Önce akıl ya da madde gelir. Hangisi önce gelir, madde mi yoksa bilinç mi?
Bu konu hakkında meslektaşınızın görüşünü almak isterim. Hangisi önce gelir, madde mi yoksa bilinç mi? Ve buna göre, yalnızca kısa bir cevabı değil, sorunun sağlam temellere dayanan bir tanımını da dinleyin. En iyi yorum maddi minnettarlıkla ödüllendirilecek!
Ve her şey bana maddenin veya bilincin önceliğine dair bir soru sorulduğunda başladı. Yıkıcı materyalizm ruhuyla yetişmiş bir adam bana şunları söyledi: Enstitüde okuduğu o günlerde, maddenin önceliği çok basit bir şekilde kanıtlanıyordu: "İşte bir masa. Dokun. Elini kaldır. Gözlerini kapat." O hâlâ oradadır, dolayısıyla madde birincildir ve onun hakkında ne düşündüğünüze, gözlerinizi kapatıp kapatmadığınıza, orada ne hayal ettiğinize bağlı değildir.” Ve o günlerde bilincin birincil olduğuna inananlara gülünüyordu. Ve soru şu; şimdi ne değişti?
Ben de şöyle cevap verdim: İlk söylemek istediğim şey, materyalizm ve idealizm kelimelerinin kesinlikle bir anlam taşıdığıdır. Farklı anlamlar Etimoloji açısından bakıldığında, o günlerde ortalama Marksist'in onlar hakkında ne düşündüğü tamamen cahildir. Herhangi bir mistik, maddenin gerçekten her yerde mevcut olduğunu, sadece farklı varoluş yoğunluklarına sahip olduğunu ve bu maddenin sonsuz sayıda türünün bulunduğunu söyleyebilir. Mesela avuçlarınızı ovalayın ve biraz açın, sıcaklığı hissedeceksiniz, ama bu da maddedir, sadece daha incelikli. Maddenin yoğunluğundan bahsedersek, o zaman her daha yoğun madde türünün mutlaka daha manevi olan daha ince bir madde türünden oluştuğu söylenmelidir.
Enstitüde size söylenenlerin asılsız olduğunu anlatmaya çalıştım. Çünkü biz mistikler ve büyücüler maddenin birincil olmadığını inkar etmiyoruz. Sadece maddenin çeşitliliğinden ve yoğunluğundan bahsediyoruz. Madde ne kadar incelikli olursa, onda o kadar şuur ve ilahilik hakim olur. Allah, en ince maddenin tecellisidir ve biz bunu inkar etmiyoruz. Ve var olan her şey ilahi enerjinin veya maddenin bir tezahürüdür.
Bir tablo alırsanız, o zaman aynı zamanda daha ince maddelerden, protonlardan, elektronlardan, nötronlardan vb. oluşur. Bütün bunlar, masanın aynı zamanda kökeninde ince bir manevi kökene sahip olduğunu gösteriyor. Ve bunların hepsi fiziksel ve bilimsel olarak kanıtlanmıştır ve bunların hepsi ruhsal enerjidir. O günlerde kadim öğretmenler bu maddeyi “ışık”, “ısı”, “manyetizma”, evrensel sevgi”, “Tanrı düşüncesi”, “dünya ruhu”, “Evrensel Logos” olarak tanımlıyorlardı…. "Hiçbir şey yoktan oluşamaz" tezinden hareket ederek bilincin öncelikli olduğu sonucuna varırız. Burada anlıyoruz ki, yükseldikçe maddenin formu da daha manevi hale gelir.
Doktor'un "Bir insanı defalarca açtım ama yine de ruh bulamadım" demesine ve biz sihirbazlar, mistiklerin ona "Kaç düşünce, anı, fikir buldun" diye sormasına da örnek verebilirsiniz. Orası?"
Canlı yorumlarınızı bekliyorum.
Madde mi, bilinç mi? Önce ne gelir?
Bu, materyalistler ve teologlar arasında uzun süredir devam eden felsefi bir tartışmadır.
Materyalistler maddenin önce geldiğine inanırlar.
İlahiyatçılar önce bilincin (Tanrı, kutsal ruh) ortaya çıktığına inanırlar.
Benim düşüncem şu: Bilimimiz şu anda ne maddeye ne de bilince dair tam bir anlayışa sahip değil.
Başlangıçta, Evrenin ortaya çıkmasından önce (Evrensel patlamadan ve galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin oluşumundan önce) ne oldu? Hiçbir şey, yani boşluk (soğuk boşluk)
Ama hiçbir şey yoktan var olamaz. Bu, boşluğun maddenin bir tür özel formu olduğu anlamına gelir. Peki materyalistler haklı mı? Ama sonuç çıkarmak için bekleyelim.
Evrensel patlamanın neden meydana geldiği ve bir tür maddenin (vakum) başka bir tür maddeye (yıldızlar ve gezegenler) dönüşmeye başlamasının nedeni sorusunu ele alalım. Burada basit bir cevaba geliyoruz - Yüce Olan bunu yaptı) Yüce Zihin, Kutsal Ruh). Hemen aklıma şu cümle geliyor: “Başlangıçta söz vardı.” Peki bunu kim söyledi? Yüce Zeka, En Yüce Olan, Kutsal Ruh? Yani ilahiyatçılar haklı mı? Ancak şimdi bile hızlı sonuçlar çıkarmayacağız.
Bana göre madde ve bilinç zincirinde iki kelime daha eksik; bilgi ve enerji. Ve bu kavramlar madde ve bilinçten daha az karmaşık değildir.
Peki ya bilginin (bir kelimenin, bir düşüncenin) kendisinin enerjiye dönüştürülebileceğini ve enerjinin de maddenin biçimlerinden biri olduğunu (veya maddeye dönüştürüldüğünü) varsayarsak? Ancak bu, bu birincil bilgi dürtüsünü veren birincil bir bilgi kaynağının olması gerektiği anlamına gelir. Bana göre bu Yüce Zihin'dir - ilahiyatçıların Tanrı (En Yüksek) olarak adlandırdığı kalıcı bir madde.
Uzayın %95'i karanlık madde ve karanlık enerjiden oluşur. Maddenin bu biçimleri hakkında ne biliyorlar (enerji aynı zamanda özel çeşit konu). Hiç bir şey. Modern bilim yalnızca kâr getirebilecek (cüzdan doldurma) veya savaş alanındaki keşifleri (ve bunlar askeri tekeller için kârdır) sağlayabilecek alanlarla ilgilenir. Aynı zamanda, askeri dallardaki keşifler ve araştırmalar tek bir şeye yol açıyor: İnsanın insan tarafından yok edilmesine, zayıf ülkelerin daha güçlü olanlara boyun eğdirilmesine. Bu nedenle bilim adamlarının etrafımızdaki dünyayı (uzayı) incelemesi karlı değildir.
Sonuç olarak şu sonuca varabilirim: modern bilim hala etrafımızdaki dünya hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor. Bana öyle geliyor ki modern bilim adamları ve akademisyenler bu dünyayı anlamaya ve incelemeye çalışmıyorlar. Bu, son derece basitleştirilmiş ve üzerinde çalışılmayacak olan tarih biliminde açıkça görülmektedir. gerçek hikaye Dünya ve üzerinde yaşayan insanlar. Görünüşe göre bu, modern tarihçiler için çok faydalı.
Halkı cahil (okuma-yazma bilmeyen) tutmak daha iyidir, onları kontrol etmek daha kolaydır.
Neyin önce geldiğine (bilinç mi yoksa madde mi) ilişkin asırlardır süren tartışma nihayet çözüme kavuştu ve materyalistlerin lehine olmadı. En son çağlayan bilimsel keşifler Nobel ödüllüler Paul Davis, David Bohm ve Ilya Prigogine, maddenin derinliklerine indiğinizde onun tamamen ortadan kaybolduğu gerçeğiyle karşı karşıya olduğunuzu gösterdiler.
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nden (CERN) İsviçreli bilim adamları daha da ileri giderek, maddi olmayan dünyadan maddenin "yaratılış anını" simüle etmeyi başardılar. Uzmanlar, sanal dalgaların bir kısmının (kuantum) belirli koşullar altında belirli parçacıklar oluşturduğunu ve aynı dalgaların başka bir etkileşimi ile parçacıkların tamamen ortadan kaybolduğunu deneysel olarak kanıtladılar. Böylece bilim adamları neredeyse hiç yoktan bir mini evren yaratmayı başardılar. Bu keşif, dünyamızın gerçekten de daha yüksek bir kozmik zeka ya da sadece Tanrı tarafından boşluktan yaratıldığını kanıtlıyor.
Bu arada, geriye dönük modellemenin yardımıyla maddi Evrenin yaşını saniyenin yüzde biri doğrulukla hesaplamak mümkün oldu. Sadece 18 milyar yıldı. Bundan önce Uzayın uçsuz bucaksız alanlarında hiçbir madde yoktu!
Son keşifler aslında bize yeni bir şey getirmedi, yalnızca eskilerin bildiği gerçekleri bilimsel olarak doğruladı, İsviçre'nin keşfine ilişkin yorumlar bilim adamları doktor teknik bilimler, profesör Nikolai Melnikov. Bilinç önceliklidir, evreni yaratan ve gözümüzün önünde her adımda maddeyi yok etmeye ya da yeniden yaratmaya devam eden kozmik akıl önceliklidir.
Maddi Evren yalnızca fiziksel boşlukta, tezahür etmemiş dünyada, Tsiolkovsky'ye göre "yüksek zeki güçlerde", Vernadsky'ye göre "noosferde" mutlak düzen olduğu için bir arada durur.
Tüm yaşamımız maddenin yaratılışı ve yok oluşunun dinamiklerini temsil eder. Aynı şey vücudumuzun içinde de olur. Kozmik zekanın bir parçası olan bilincimiz, muazzam yapı oluşturucu özelliklere sahiptir. İçimizde ve çevremizde “yaratılan” bir madde yaratır. Bununla birlikte, insan bilinci artık enkarnasyon tarafından o kadar çarpıtılmış görünüyor ki kaos yaratıyor. Bedendeki sayısız hastalıklar ve medeniyet hastalıklarının nedeni budur: krizler, savaşlar, korkunç ekoloji...
Mikhail Bulgakov, "Köpeğin Kalbi"nde Profesör Preobrazhensky'nin ağzından "Yıkım kafalardaki yıkımla başlar" dedi. Aklın uykusu canavarları doğurur. Çirkin bir bilinç, etrafta yalnızca çirkin şeyler yaratır.
Ancak kozmik bilincin taşıyıcısı olarak insan varoluşunun anlamı kozmojenezdir, Evrenin yaratılma ve gelişme sürecidir - yıkım değil, maddenin ruhsallaştırılmasıdır.
Kozmist dünya görüşü, insanı o dönemdeki tarihsel misyonunun ve sorumluluğunun bilinciyle donatır. sosyal Gelişim Kendi kaderinin bağlantılı olduğu, ancak her birinin kişisel katkısına uygun olarak sonraki nesillerin kaderinin de bağlı olduğu. Seleflerinin geliştirdiği maddi ve manevi zenginliğin taşıyıcısı ve koruyucusudur. O, geçmiş ile gelecek arasındaki bağlantıdır. Nihayetinde o sadece halkının ve çağının temsilcisi değil. O, Evren ile birçok ayrılmaz ve henüz tam olarak tanımlanmamış iplikle birbirine bağlanan gezegensel ve kozmik bir varlıktır.
Küresel gelenekte, insanın kozmik özüne ilişkin biyosfer ve noosferle etkileşimi hakkındaki sonuç uzun zamandır Makro ve Mikrokozmosun - Evren ve İnsanın ayrılmaz birliği hakkındaki fikirler doğrultusunda oluşmuş ve olgunlaşmıştır. Tüm zamanların ve halkların düşünürleri, iki kozmosun büyük birliğini teorik olarak kavramanın yanı sıra bunları görsel ve mecazi olarak sunmaya çalıştılar. Bu bağlamda bir ders kitabı örneği, Leonardo da Vinci'nin, bir adamın vücudunun çatallanmış ve aynı anda bir daire ve bir kare şeklinde yazılmış gibi göründüğü ünlü çizimidir. Daire genellikle sonsuzluğu ve sonsuzluğu tasvir etmek için neredeyse ideal bir semboldür. Eski Çinliler bunu, Yin ve Yang'ın (Erkek ve Dişi) sonsuz ve ebedi kozmik ilkelerinin birliğini, genel kozmik daireye karmaşık bir şekilde örülmüş küçük dairelerle tasvir etmek için de anladılar. Binlerce yıl sonra, büyük Rus sanatçı ve dünya çapında düşünür Nikolai Konstantinovich Roerich (1874-1947), yarattığı Barış Sancağında Doğu ve Batı'nın sembolizmini görsel olarak birleştirdi; burada ideal geometrik formların yardımıyla ayrılmazlık, Sonsuz ve ebedi olan yeniden yaratıldı: sonsuzluğu temsil eden büyük bir kırmızı daire içinde geçmişe, şimdiye ve geleceğe karşılık gelen üç küçük kırmızı daire.
Maddi ve manevi yaşamın tüm alanlarında her şey insana, Mikrokozmosa, onun Doğa ve nihayetinde Kozmos tarafından ortaya konan spesifik potansiyellerine bağlıdır. Tutkular, ihtiyaçlar, ilgi alanları - insanları harekete geçiren şey budur ve bunların enerjisi itici güçler- evrensel kökene sahiptir. Tüm sonsuz uzay Evrenin merkezi olarak insanı kapatır ve nesnel dünyanın sınırsız varoluş süresi boyunca biriken tükenmez ve çoğunlukla çözülemez bilgilerle ona nüfuz eder. Ve bir kişinin bu tür bilgileri okumak için henüz talep edilmeyenler de dahil olmak üzere birçok kanalı vardır. Mikrokozmos, Makrokozmosun içinde uyanması için vardır. Makrokozmos, Mikrokozmosta gerçekleştirilmek için vardır. Onlar çözülmezler ve bu birlik ebedidir.
Kozmik yaşam enerjisi
Antik çağlardan beri birçok halk, kültür ve din kozmik evrenin varlığını kabul etmiştir. hayati enerji. Var olmak çeşitli isimler aynı fenomen:
Ayrıca: Biyokozmik enerji, Evrensel yaşam gücü, Beşinci Kuvvet, X-Force, Tellurism, Telesma, Pneuma, Odic Force ve diğerleri.
Evrenle ilgili meseleleri inceleyen modern bilim, hala çözülemeyen bir bilmeceyle karşı karşıyadır ve araştırmalarında birçok bilim adamı, ellerinde tek bir açıklamanın kaldığı sınırlara ulaşmıştır: Kozmik düzenin üzerinde duran belli bir akıllı güç, belli bir akıllı güç vardır. sürekli kendimden yaratılan bir tür evrensel ruh.
Bu tür fikirler modern kuantum fiziğine yakındır. Süper çekim teorisi, mutlak dengede olan, yalnızca kendisiyle değişken ilişkiler içinde olan tek bir alanı, tüm kuvvetleri ve tüm maddeyi kendisinden üreten ve dolayısıyla mevcut yaratılışın temelini oluşturan saf zeka alanını tanımlar.
Yukarıdakiler, bilgelerin ve aydınlanmış olanların binlerce yıldır tekrarladıklarıyla tamamen tutarlıdır. Bize tekrar tekrar, tüm canlıların kendisinden türediği ve tüm yaratılışı kapsayan bir varoluş halinin olduğunu anlatırlar. Bu durumun enerjisi her şeyde yaşar ve bu tam olarak evrensel yaşam enerjisidir.
Varlığı hala birçok bilim adamı tarafından sorgulanan bu gizemli enerji nedir?
Rus bilim adamları canlı organizmaların çevresinde enerji alanlarının varlığını tespit etti farklı gelişme. Fizikçilerin bildiği hemen hemen tüm enerji türleri bu alanlarda bulundu.
Modern bilim, enstrümanların okumalarına inanmaya alışkındır ancak biyoenerji alanındaki enstrümanlar yakın zamana kadar sessizdi. Böylece bilim, insanın olağandışı yeteneklerinin en eski tezahürlerini ancak bugün kısmen kavrayabilmiştir. Üstelik araştırma teknolojisindeki en son başarılar düzeyinde.
Fiziğin tarihini hatırlarsak, bilimsel kavramlar ve çalışma yöntemleri geliştikçe enerji formları sırayla keşfedildi. Elektriği keşfeden Volta ve Galvani, çalışmaları kendi keşiflerinden kaynaklanan fikir ve olgulara dayanmasına rağmen, modern bir renkli televizyon veya bilgisayar görsellerinde doğaüstü olaylara inanmasalar bile muhtemelen şaşkına dönerlerdi.
Ve bilim ne tür başarılar elde ederse etsin, zaten bilinenin ötesine geçen, ilk başta zaten başarılmış olanın olumsuzlanması olarak algılanan, ancak daha ciddi bir düşünmenin ardından bir kaynak haline gelen yeni bir şey kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Daha fazla gelişme endüstriler ve genel olarak tüm bilim. Ve bu tamamen insanın olağandışı yetenekleri doktrini ile, bunların altında yatan biyoenerji ile ilgilidir - Evrendeki İnsan hakkında en karmaşık ve bu nedenle gelişiminde gecikmiş bilgi alanı.
Ancak şimdi, insanlığın eski deneyiminin, özellikle de ekipman yardımıyla kaydetmeyi yeni öğrendiğimiz insan vücudunun biyoenerjetiği alanında, kapsamlı inkarından, rasyonel bileşenlerinin tam kullanımına doğru ilerici bir geçiş başladı. . Bu yalın ve tarafsız yaklaşımdan elde edilecek kazanımların boyutu hakkında tarihi deneyim ve bir kişinin sağlık hizmetleri ve insan yaşamının diğer yönleri konusundaki derin yeteneklerini hala yalnızca tahmin edebiliriz.
Bilim, bildiğimiz gibi, başlı başına bir amaç değil, yalnızca insanlığın etkileşimini genişletmek için yarattığı bir araçtır. dış ortam Ve yönetim İç ortam insan vücudunun kendisi.
İnsanlar her zaman yeni olan her şeye karşı çok ihtiyatlıydılar, anlaşılmaz olandan korkuyorlardı, alışılmış, yaşanmış açıklamalara uygun değiller, kendi bilgi ve becerilerinin ötesine geçiyorlardı. Sadece son on yıllar Bilim ve teknolojinin harikalarına alışan insanlar, bir kişinin olağandışı yeteneklerinin, tüm dış harikalarıyla birlikte, anlaşılabilecek ve anlaşılması gereken nesnel, derin mekanizmalara (henüz araştırılmamış olsa bile) sahip olamayacağını anlamaya başlarlar. akıllıca kullanılır.
Varlığına ve amacına, çevresindeki gerçekliğe ve yaşadığı dünyaya ilişkin sorular sormaya, bunları incelemeye ve anlamaya çalışmaya başladı, felsefe biliminin doğuşu başladı. İnsanlığın gelişimi boyunca insanları endişelendiren asıl soru, Antik Uygarlıklar sadece efsanelerde veya eski el yazmalarında adı geçen Bugün- ilk ortaya çıkan şey budur, bilinç veya madde.
Bu konuda filozoflar arasında çıkan tartışmalar materyalizm ve idealizm gibi kavramların doğmasına neden olmuştur. Yüzyıllar boyunca, her iki teorinin destekçileri, üçüncü bir olası kavram dile getirilene kadar, haklılıklarını kanıtlamaya çalışarak sözlü "savaşlar" düzenlediler: iki tür gerçeklik vardır, maddi ve manevi ve bunlar birbirine bağlıdır.
Madde kavramı
Çeviren: Latin dili materyalis “madde” anlamına gelir ve felsefi dünya görüşünde nesnel gerçeklikle ilişkili olarak kullanılmaya başlanan da bu kavramdır. Filozofların anlayışında madde Dünyaİçinde yaşayan öznelerin bilincinden bağımsız olarak kendi başına var olan. Kadim zamanların bilgili beyinleri böyle düşünmüş ve bugün bu tanımda hiçbir şey değişmemiştir. Dünya gerçekten insanın ve onun gerçekliği anlama çabalarının dışında var olur. Nesnel gerçekliğin bir diğer kavramı ise filozofların Antik Yunan var olan her şeyi oluşturan belirli bir maddeye, yani maddeye denir.
Eski bilim adamlarının incelemelerini dikkatlice incelerseniz, bunlarda genel bir eğilim olduğunu fark edeceksiniz: bunların Doğu ya da antik felsefenin eserleri olması önemli değil, hepsi insan bilincinden bağımsız olarak var olan bir konuda benzer. Bu anlayış “materyalizm” teriminin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Her ne kadar o günlerde (M.Ö. VII-VI yüzyıllar) yaşayan bilim adamlarının modern teknolojiler Maddenin içine veya sınırlarının ötesine bakabilmek için, her şeyin temelini oluşturan ilkel bir maddenin var olduğunu anladılar. İşte o zaman maddenin veya bilincin önceliği ilk kez ortaya çıktı.
Antik filozofların anlayışındaki temel madde
Bazı bilim adamları (Thales) bu maddenin su olduğuna inanıyordu (buna zaten "yaşamın beşiği" deniyordu), diğerleri (Anaximander) zaman ve mekanın dışında belirli bir madde anlamına gelen "apeiron" adını buldu. sürekli hareket ve gelişme içinde ve dünyanın yaratılmasına neden olan oydu. Var olan her şeyin havadan ya da ateşten doğduğuna içtenlikle inanan filozoflar da (Anaximenes ve Herakleitos) vardı. Doğal olarak, tüm bunlar şu veya bu kavramın taraftarlarını felsefi tartışmalara girmeye itti, ancak o günlerde neyin önce geldiği, madde veya bilinç konusunda şiddetli sözlü "savaşlar" yoktu. Tanrılar Evrenin bir parçası olarak görülüyordu ve herhangi bir maddi nesnenin bir ruhu olabilir. Birçok pagan dinde ateşin, suyun, toprağın, kuşların veya hayvanların ruhu gibi kavramlar vardı. Bu inanışlardan bazıları günümüzde de varlığını sürdürmektedir.
Bilinç kavramı ve türleri
Antik çağın filozofları etraflarındaki maddi dünya ve onun çoğunu açıklayamadıkları (ve her şeyin nereden geldiğini) fenomenleriyle daha çok ilgilendikleri için, başlangıçta bilinç sorununa daha az zaman ayırdılar. İlk felsefi soru ortaya çıktığında gerçekten madde ve bilinç arasındaki ilişkiyi incelemeye başladılar: incelemek ve bilmek mümkün mü? Nesnel gerçeklik.
Maddede her şey açıksa, görülebildiğinden, dokunulabildiğinden ve bazı durumlarda parçalara ayrılıp birleştirilebildiğinden, o zaman “bilinç” kavramıyla her şey daha karmaşıktır. Farklı konseptlerde kullanılmaya başlandı, örneğin:
- Yaygın olarak felsefi anlam- bu belli bir özdür, dünyaları ve maddeyi yaratabilen daha yüksek bir maddedir. Bu kavram idealist felsefenin temelini oluşturdu. Bu terimi ilk kez ortaya koyan ve idealizm kavramını geliştiren Platon olmuş, her şeyin temel nedeninin (temelinin) dünya aklı olduğuna inanan Hegel tarafından daha da geliştirilmiştir. Ona, varlığın tüm biçimlerine nüfuz eden mutlak birincil madde (fikir) adını verdi.
- Materyalizm açısından bilinç, varlığın ikincil bir biçimidir (örneğin, son derece organize bir madde). İnsan beyni), yaratma yeteneğine sahip olmayan, ancak nesnel gerçekliği kavrayıp analiz edebilen, onu her bireyin bireysel algısından geçirebilen. Bilinç kategorisinin yeniden değerlendirilmesi ve idealist bir kavramdan materyalist bir kavrama çevrilmesiyle birlikte, neyin önce geldiğine, yani madde mi yoksa bilince mi dair felsefi tartışma bir süre boşa çıktı. Bu kavram, “ben” (insan, bireysellik) ve “ben olmayan” (dünyanın geri kalanı) gibi konuları ve birincinin ikinciyle olan ilişkisini dikkate alır.
Bir başka bilinç kavramı da psikologlar tarafından verilmektedir. Bu psiko-fizyolojik bir substrattır (yani özü insan ruhu), iki boyutludur ve aynı anda şunları yapabilir:
- nesnel dünya (tüm gerçeklik) hakkındaki bilgileri kavramak, analiz etmek ve hatırlamak;
- Kullanıcıya yönelik kişisel farkındalık olarak.
Böylece bilinç, bir kişi için kendisinin ayrılmaz bir parçası olduğu dünyanın bir resmini oluşturur.
Şimdi felsefe bilimi geliştikçe neyin asli, madde veya bilinç olduğuna dair fikirlerin nasıl değiştiğini ele alalım.
Antik Yunan Sofistleri
Antik sofistler sayesinde felsefe bir bilim olarak tamamen yeni seviye gelişim. Dünyanın yaratılışıyla ilgili bilim adamlarının hangi görüşe sahip olduğuna bağlı olarak, kendi felsefi okullarını örgütlediler ve burada ya kendi versiyonlarını kanıtlamaya ya da bir başkasının fikrini çürütmeye çalıştılar. Bunlardan ilki, kurucusu Thales'in olduğu Miletli okuldur.
Tüm varoluşun temel ilkesi olan sudan başlayarak, gözlemlerini maddenin tüm çeşitliliğinde genelleştirerek, şeylerin ve kavramların inanılmaz çeşitliliğinden tekilliğe mantıksal bir sıçrama yapan belirli bir nihai soyutlamayı keşfetti. Onun anlayışına göre "su" bir yapıya sahip olduğundan (stoicheiron'un çekirdeği ve ilkel arche maddesinden oluşan), potansiyel içeren ve sürekli gelişim halinde olan madde kategorisine aitti. Böylece maddenin bilinçten önceliğine işaret eden ilk kişilerden biriydi. Bu aynı zamanda MÖ 6-5. Yüzyılların diğer felsefi okullarının temsilcileri tarafından da kabul edildi. e.
SU (birincil prensip).
ARCHE/stoicheon(birincil madde/mantıksal unsur).
İyonya Yunan kolonilerindeki okul (Ephesos, Klazomenae)
Herakleitos'un liderliğini yaptığı İyonya okulu, her şeyin temel nedeninin Thales'in "suyu" ile aynı yapıya sahip olan ateş olduğunda ısrar ediyordu. Varoluşun ilk ilkesinin, parçalarının çeşitliliğine ve değişkenliğine rağmen her zaman bütün ve sabit kalan sonsuzluk (apeiron) olduğunu düşünen Anaksimandros'un aksine Herakleitos, maddi dünyanın ne tanrılar ne de insanlar tarafından yaratılmadığına inanıyordu. ve her zaman ateş şeklinde var oldu.
YANGIN (birincil prensip).
ARCHE/stocheion (birincil madde/mantıksal unsur).
Şunu bilmek ilginçtir: Varlığın ana unsuru olan "sınırsız başlangıç" kavramı Anaximander tarafından kullanılmaya başlandı ve onun dünyanın yaratılışı teorisi o dönemde geliştirildi.
Platon ve onun dünya görüşü
Platon'un Akademisi belki de türünün ilk örneğidir Eğitim kurumu genç erkeklere yönelik bir eğitim programı vardı. Platon'un kendisi de bilinç çalışmalarına büyük önem verdi ve zihnin insana en büyük armağan olduğuna inanıyordu. Fikirlerin maddi dünyanın nesneleri olmadığına, onunla yakından ilişkili olduğuna inanıyordu.
Bunların hepsi eski sofistliğin ve okullarının temsilcileri değil, ancak felsefenin bir bilim olarak daha da gelişmesinin temelini oluşturan sonuca varanlar onlardı: bilinç maddenin zıttıdır, ancak ayrılmazlar, tıpkı onun yanları gibi. aynı para.
Varlık ve bilinçle ilgili Hıristiyan felsefesi
Orta Çağ boyunca tüm felsefi düşünce teslis kavramına indirgenmişti:
Tanrı Baba /TANRI oğul / TANRI kutsal ruh.
Yani o zamanın bilim adamları, dünya hakkındaki bilgilerinde eski bilgelerden çok ileri gitmediler, sadece terminolojiyi değiştirdiler. Her şeyin yaratılışının temeli aynı kalır: Bir fikir (Tanrı, Kutsal Ruh) aracılığıyla maddeyi (Oğul Tanrı) yaratan, değişmeyen bir şey vardır (Hıristiyan felsefesinde bu Tanrı'dır).
Antik filozoflar maddenin mi yoksa bilincin mi önce geldiğini tartışıyorduysa, 700 yıl önce bilim adamları her şeyin gerçekliğiyle ilgileniyorlardı ve Aristoteles kendi zamanında buna "gerçek varlık" adını vermişti. Gerçekte madde ve formun birliğine işaret eden ve böylece madde ile bilinci birleştiren ilk kişi oydu.
Gerçek varlık:madde/biçim
Uzun bir süre, ortaçağ filozofları, Hıristiyanlığın her şeyin üçlülüğü dogmasına karşılık gelen Aristotelesçi dünya kavramına güvendiler.
İdealistler ve onların dünya anlayışları
Yaklaşık 30 yüzyıldır bilim insanları neyin önce olduğu, maddenin mi yoksa bilincin mi olduğu konusunda tartışıyorlar. Felsefe bir bilim olarak tüm bilimsel tartışmaların ön saflarında yer almıştır. Temsilcileri 2 kampa ayrıldı: idealistler ve materyalistler.
İlkinin temsilcileri, her şeyin başında manevi bir prensibin olduğuna inanıyordu. farklı isimler(Tanrı, Yüce Akıl, ruh, fikir), ama aslında tek bir kavramdı. Onlara göre madde ikincildir, deyim yerindeyse manevi dünyanın bir “ürünüdür”.
Materyalizm ve idealizm ayrımı ve kavramı 18. yüzyılda G. Leibniz tarafından tanıtılmış olmasına rağmen, Platon idealizmin kurucusu olarak kabul edilir.
Bu felsefenin iki geçerli biçimi vardır:
- Manevi prensibi maddi dünyadan (gerçeklikten) ve insandan ayıran, ona Mutlak veya Dünya Zihni adını veren nesnel idealizm.
- Öznel idealizm, çevredeki gerçekliği bilinçli bir şekilde inceleyerek bilmenin içsel insan deneyimine dayanır.
İdealizmin temsilcileri D. Hume, George Berkeley ve diğer bilim adamlarıydı. Bu felsefi hareketin çeşitlerinden biri, madde ve bilincin iki ayrı temel ilke olduğunu savunan R. Descartes tarafından ortaya atılan dualizm (Latince - “iki”) fikriydi.
Materyalistler
Bu felsefi hareketin temsilcileri, maddeyi her şeyin başına koyuyordu; bununla doğanın, Evrenin ve çevredeki alanı dolduran her şeyin ortaya çıktığı, sürekli hareket ve gelişim halindeki sonsuz, yok edilemez bir maddeyi kastediyordu. Onlara göre madde önceliklidir, kendi kanunlarına göre vardır, her zaman olmuştur ve her zaman olacaktır ve tek bir gerçeklik oluşturur; bilinç (fikir) ise onun yalnızca yansımasıdır.
Bu teorinin avantajları arasında bilim de vardır, ancak o bile bilincin varlığını ve içinde ortaya çıkan fikirlerin özünü açıklayamaz (bu onun eksisidir).
Materyalizm ikiye ayrılır:
- Antik çağlarda ortaya çıkan kendiliğinden bir tür.
- Metafizik, Yeni Çağ'ı ifade eder ve Galileo, Bacon, Locke ve diğerleri gibi bilimsel figürler tarafından temsil edilir.
- Diyalektik görüş, bilincin maddenin kendini yansıtma yeteneği olduğu maddilik ve diyalektiği birleştirir. Bu tür materyalizmin kurucuları Marx ve Engels'tir.
Bunların hepsi materyalizm ve idealizmin çeşitleri değildir, çünkü felsefe statik bir bilim değildir ve açıklamaya çalıştığı gerçeklik gibi sürekli bir gelişme içindedir.
Felsefi paradokslar
Maddenin ve bilincin ne olduğunu belirlemeye yönelik girişimler zaman zaman merak uyandırıcı durumlar yaratmış ve paradoksların oluşmasına yol açmıştır. İlk kavramla ilgili her şey az çok açıksa, o zaman bilim adamları bilincin özünü incelerken bazen kendilerini bir çıkmaza sürüklediler, örneğin:
- Madde somuttur ve araştırılabilir. Ama bilinç, kişinin kavrayıp analiz edebileceği duyumlar yoluyla kendini göstermiyor mu?
- Madde insanı kuşatır. Peki bilincin onu çevrelemediğini kim söyledi? 500 yıl önce bile insanlar elektromanyetik alanın adını duymazken, bugün okul çocukları bile onun tüm gezegeni sardığını biliyor.
Aslında bilinç yoksa nesnel dünya (gerçeklik) de yoktur, dolayısıyla bu kategorilerin önceliği ve ikincil doğası hakkındaki tartışmalar tüm anlamını yitirir.
Çözüm
Çağımızda düşüncenin (bilinç ürünü) maddi olduğu açıklanıp kanıtlandıktan sonra, maddenin önceliği veya manevi prensip hakkındaki tartışmalar azalmıştır. İnsanlar maddenin atomlarına kadar nüfuz etmesine rağmen bilinç henüz incelenmemiştir. Yani felsefe bilimindeki en ilginç şeylerin tümü henüz gelmedi.
2. Dünya bilinebilir mi?
Ayrıca bu felsefi sorunun her iki tarafının da alternatif bir çözümü olduğunu belirtmek gerekir: ya/veya. Filozoflar, felsefenin ana sorununun ilk tarafını nasıl yanıtladıklarına bağlı olarak materyalistler ve idealistler olarak ikiye ayrılırlar ve dünyada temelde farklı iki evrensel yönelim oluşur: materyalizm ve idealizm. Materyalizm, maddenin bilince göre önceliği ilkesine dayanır. İdealizm, materyalizmin aksine, bilincin önceliğini ve maddenin ikincil doğasını kanıtlar. Maddenin önceliği onun mutlak bir başlangıç olduğu ve bilincin dışında var olduğu anlamına gelir. Prensip olarak dünyada madde, onun malı, gelişmenin ürünü olmayan hiçbir şey yoktur. Maddi gerçekliğin dışında, maddenin dışında özel bir manevi, ideal madde yoktur.
Bilincin ikincil doğası şu anlama gelir: 1) yalnızca maddenin belirli bir gelişim düzeyinde ortaya çıkar, 2) maddenin dışında var olmaz, onun özelliğidir, oldukça organize bir maddi organın - beynin faaliyetinin sonucudur; 3) maddenin bir yansımasıdır; Bilincin içeriği dış dünya tarafından belirlenir.
Daha sonra, her biri uzun bir gelişim sürecinden geçen materyalizm ve idealizm biçimleri sorununu ele almak gerekir. Aşağıdaki ana materyalizm biçimleri ayırt edilir: 1) antik düşünürlerin (Demokritos, Herakleitos, Epikuros) kendiliğinden, saf materyalizmi; 2) 16. ve 18. yüzyılların metafizik materyalizmi. (Bacon, Spinoza, Diderot, Holbach, Helvetius); 3) K. Marx, F. Engels, V. I. Lenin tarafından yaratılan diyalektik materyalizm.
İdealizm ise ideal faktörün, bilincin önemliliğini ve önceliğini onaylar ve çoğunlukla dünyayı bilme olasılığını reddeder.
İdealizmin çeşitleri sorununu ele almak gerekir. İdealizmin iki ana biçimi vardır: Hangi bilincin dünyanın temel ilkesi olarak kabul edildiğine bağlı olarak nesnel ve öznel.
Nesnel idealizm (Plato, Hegel, neo-Thomistler), kişisel olmayan, nesnel olarak var olan ve formlara dönüşen manevi ilkeyi dünyanın temel ilkesi olarak alır. dış dünya, doğa, insanlık tarihi. Böyle mutlaklaştırılmış bir bilinç birincil ilan edilir; hem maddenin hem de bireyin üstüne çıkar.
Öznel idealizm bunu birincil olarak görüyor çeşitli şekiller bilinç bireysel kişi, ders. Öznel idealistler dünyanın bir duyumlar, algılar ve fikirler bütünü olduğunu ilan ederler. Dış dünyanın nesnel varlığını inkar ederler. Ancak bu farklılıklara rağmen, idealizmin tüm biçimlerinin özü aynı kalır - hepsi şu ya da bu şekilde dünyanın ruh tarafından yaratılışını kabul eder.
F. Engels'in tanımladığı gibi felsefenin ana sorununun ikinci tarafının özü şudur: “Çevremizdeki dünya hakkındaki düşüncelerimiz bu dünyanın kendisiyle nasıl ilişkilidir? Düşüncemiz gerçek dünyayı kavrama yeteneğine sahip mi, gerçek dünyaya ilişkin fikir ve kavramlarımızda gerçekliğin tam bir yansımasını oluşturabilir miyiz? Filozofların ve özellikle de materyalistlerin çoğu bu sorulara olumlu yanıt verirler: dünyayı tanımanın temel olasılığını tanır.
Ama onlarla birlikte dünyanın bilinebilirliğini inkar eden filozoflar da var. Felsefi öğretim Dünyayı bilmenin temel olasılığını reddeden görüşe agnostisizm denir. Agnostisizmin şüphecilik biçimindeki unsurları eski Yunan felsefesinde ortaya çıktı ve agnostisizm klasik biçimini D. Hume (1711–1776) ve I. Kant'ın (1724–1804) felsefesinde aldı.
Felsefe tarihinde de vardı ve şimdi de var. çok sayıda Temsilcileri materyalizm ile idealizm arasında orta, tutarsız bir konuma sahip olan felsefi okullar, her iki yönün unsurlarını eklektik bir şekilde birleştirerek felsefenin ana sorununun gereksizliğini ilan eder ve esas olarak pozitivist (belirleyici) metodolojiye odaklanır. Günümüzde materyalist çizgi modern felsefe tarafından sürdürülmekte ve idealizm çeşitli felsefi hareketler tarafından temsil edilmektedir: varoluşçuluk, post-pozitivizm, hermenötik, neo-Thomizm ve diğer yönler. Postmodernizm, son yıllarda Batı'da pek çok idealist hareketi genelleştiren ve içinde barındıran bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır. Postmodernizm özünü dünyanın nesnelliğinin, bilimin rolünün ve bilimsel bilgi, bilişsel aktivite sonuçlarının öznelliğinin doğrulanması.
Felsefenin modern gelişim aşaması, materyalizm ve idealizmin diyalog biçimindeki etkileşimi ile karakterize edilir. Modern materyalizm, bireysel tarihsel süreçler çerçevesinde öznel faktörün belirleyici rolünün olasılığını kabul ederken, birçok idealist eğilim diyalektiğin unsurlarını, toplumun gelişmesinde sosyo-ekonomik koşulların belirleyici rolünün tanınmasını ve toplumun diğer temel hükümlerini içeriyordu. materyalist teori. Dolayısıyla, tartışılanlardan, felsefenin ana sorununa alternatif bir çözümün, felsefenin materyalizm ve idealizm olarak iki ana yön olarak kutuplaşmasını teorik olarak önceden belirlediği sonucu çıkmaktadır (bkz. Şekil 1.3).
Felsefenin ana sorusu genel ilkeleri belirler felsefi dünya görüşü epistemolojinin ana konusu olarak hareket eden dünyanın biliş süreci; bilim, politika, ahlak, sanat vb. ile ilgili genel teorik sorunların anlaşılmasını önemli ölçüde etkiler.
Modern felsefe yeni aşama Teorik düşüncenin gelişiminde toplumun durumunu ve insanın dünyadaki konumunu, sanayi sonrası çağa ve buna karşılık gelen bilimsel başarı düzeyine göre yansıtır. O olur teorik model Ortaya çıkan bilgi teknolojisi medeniyeti, çözüm bulmaya katkıda bulunuyor küresel sorunlar insanlık, dünya toplumundaki derin entegrasyon süreçlerinin anlaşılması, diğer acil sorunların doğru anlaşılması.
Pirinç. 1.3. Felsefenin temel sorusu bilincin maddeyle ilişkisidir.
Felsefe evrensel bir biliş yöntemi olarak hareket eder. Felsefi yöntemin özgüllüğü, bir dizi temel sorunun çözümünün niteliğine göre belirlenir:
Dünya gelişiyor mu yoksa sabit bir durumda mı kalıyor?
Dünya tek bir bütün mü yoksa nesnelerin mekanik bir koleksiyonu mu?
Gelişimin kaynağı nedir?
Dünyanın gelişim yönü nedir: aşağıdan yukarıya mı yoksa basit bir tekrar mı?
Felsefede bu soruların çözümüne bağlı olarak iki araştırma yöntemi ayırt edilir: diyalektik Ve metafizik.
Biri Önemli özellikler Günlük bilgiyle karşılaştırıldığında bilimsel bilgi, organizasyonunda ve bir dizi araştırma yönteminin kullanılmasında yatmaktadır. Bu durumda bir yöntem, insanların bir dizi teknik, yöntem, bilişsel, teorik ve pratik kuralları, dönüştürücü faaliyetleri olarak anlaşılmaktadır. Bu teknikler ve kurallar sonuçta keyfi olarak belirlenmemekte, üzerinde çalışılan nesnelerin kendi yasalarına dayalı olarak geliştirilmektedir. Bu nedenle biliş yöntemleri gerçekliğin kendisi kadar çeşitlidir. Biliş ve pratik faaliyet yöntemlerinin incelenmesi özel bir disiplinin - metodolojinin görevidir.
Yöntemlerin tüm farklılıklarına ve çeşitliliğine rağmen, birkaç ana gruba ayrılabilirler:
1. Kapsamı en geniş olan genel felsefi yöntemler. Diyalektik-materyalist yöntem de bunlara aittir.
2. Bilimlerin tamamında veya neredeyse tamamında uygulama alanı bulan genel bilimsel yöntemler. Özgünlüğü ve evrensel yöntemlerden farkı, hiç kullanılmamaları, yalnızca biliş sürecinin belirli aşamalarında kullanılmalarıdır. Örneğin, tümevarım deneysel düzeyde, tümdengelim ise teorik bilgi düzeyinde öncü bir rol oynar; analiz en üst düzeydedir. İlk aşama araştırma ve sentez - son aşamada. Aynı zamanda, genel bilimsel yöntemlerin kendisinde, kural olarak, evrensel yöntemlerin gereklilikleri tezahürlerini ve yansımalarını bulur.
3. Özel veya özel yöntemler, bireysel bilimlerin veya pratik faaliyet alanlarının özelliği. Bunlar kimya veya fizik yöntemleri, biyoloji veya matematik yöntemleri, metal işleme veya inşaat yöntemleridir.
4. Son olarak, özel grup yöntemler, bazı özel, belirli sorunları çözmek için geliştirilen teknikler ve yöntemler olan teknikleri oluşturur. Doğru tekniği seçmek - önemli durum araştırmanın başarısı.
21. yüzyılda materyalist felsefe, tüm bilimsel disiplinlerin Evrenin ve insanın evrimi hakkında tek bir bilginin unsurları olarak ortaya çıktığı yeni bir metodoloji olarak tanımlanmaktadır.
1. Felsefeyi tanımlayın.
2. Ana olanları adlandırın yapısal elemanlar felsefi bilgi.
3. Dünya görüşü ile felsefe arasındaki ilişki nedir?
4. Hangi tarihsel dünya görüşü türlerini biliyorsunuz? Onlara ver kısa açıklama. Felsefeden nasıl farklıdırlar?
5. Felsefenin ana sorusu nasıl formüle edilir ve bunun ideolojik ve metodolojik önemi nedir?
6. Felsefenin ideolojik ve metodolojik işlevleri nelerdir?
7. Herhangi bir bilgi alanındaki bir uzman için felsefe çalışması neden gereklidir: mühendis, doktor, öğretmen vb.?
Kaynakça
1. Alekseev P.V. Felsefe - bilim // Felsefe: ders kitabı. /
P.V. Alekseev, A.V. Panin.– M.: Prospekt, 1999. – S. 52–55.
2. Alekseev P.V. Felsefe: ders kitabı. / P.V. Alekseev, A.V. Panin.– M., 2003. – 603 s.
3. Aristo. Op. 4 ciltte - M., 1975. - T.1. – S.119.
4. giriiş Felsefede: ders kitabı. üniversiteler için / ed. F. S. Fayzullina. –Ufa, 1996.
5. Wilhelm V. Felsefe nedir? // Felsefe üzerine okuyucu. – M.: Prospekt, 1998. – S. 45–53.
6. Hegel G.V.F. Felsefe yapmanın koşulları // Okuyucu
felsefede. – M.: Prospekt, 1998. – S.13–20.
7. Gorelov A.A. Manevi yaşam ağacı. – M., 1994.
8. Grot N. Ya. Bir sanat dalı olarak felsefe // Felsefe üzerine okuyucu. – M.: Prospekt, 1998. – S. 53–57.
9. Kogan L.A. Felsefenin geleceği üzerine // Felsefenin soruları. – 1996. – Sayı 7.
10. Kısa bilgi felsefi ansiklopedi. – M., 1994.
11. Merleau-Ponty M. Felsefeyi savunmak için. – M., 1996. – 240 sn.
12. Ortega ve Gasset H. Felsefe nedir? – M., 1991. – 403 s.
13. Temel bilgiler Felsefe: ders kitabı. manuel / ed. F. S. Fayzullina. – Ufa, 2002. – 375 s.
14. Radugin A.A. Felsefe: ders anlatımı. – M.: Merkez, 1996. – 333 s.
15. Modern felsefi sözlük. – M.: Politizdat, 1998. – 1250 s.
16. Felsefe: ders kitabı / ed. V. I. Lavrinenko. – M., 1999. – 584 s.
17. Felsefe: ders kitabı üniversiteler için. – Rostov bilinmiyor: Phoenix, 1995.
18. Ne felsefe mi? (Malzemeler " Yuvarlak masa") // Moskova Üniversitesi Bülteni. – 1995. – Sayı 2–3.
Özet ve raporların konuları
1. Felsefenin modern bilimsel bilgi sistemindeki yeri ve rolü.
2. Yüksek öğrenim görmüş bir uzman için felsefe okumanın önemi.
3. Mitoloji tarihsel tip dünya görüşü. Mitoloji ve modernite.
4. Felsefe ve özel bilimler.
5. Din ve mitoloji: karşılaştırmalı analiz.
6. Din ve bilimde genel ve özel.
7. Felsefe ve sanat ilişkisi.
KONU 2.
FELSEFENİN TARİHSEL TÜRLERİ